Sadece Zorunlu Trafik Sigortası Yeterli mi? Aracın “Asgari” Korumasıyla Komik Bir Gerçeklik Testi
Samimi ve Mizahi Bir Başlangıç: Asgari Sigorta, Asgari Koruma!
Hadi dürüst olalım… “Sadece zorunlu trafik sigortası yaptırdım.” dediğimizde kendimizi sanki arabanın üstüne ince bir yağmurluk atmış gibi hissederiz. Yağmur yağarsa biraz işe yarar ama fırtına koparsa vay halimize! Evet, zorunlu trafik sigortası, adından da anlaşılacağı üzere zorunludur. Ama yeterli midir? İşte burada işler biraz karışır… Çünkü “yeterli” kelimesi, annenizin yaptığı yemek gibi görecelidir: Kimi için gayet doyurucudur, kimisi için ise daha yemeğin başında ikinci tabağı düşünmeye başlar.
Şimdi gelin bu konuyu, erkeklerin analitik planlama haritaları ve kadınların empatik güvenlik duygularıyla harmanlayarak, biraz gülelim biraz da ciddi ciddi düşünelim.
Zorunlu Trafik Sigortası: Arabanın Emniyet Kemeri
Önce işin temelinden başlayalım: Zorunlu trafik sigortası, trafik kazasında karşı tarafa verdiğiniz maddi ve bedeni zararları karşılayan bir sigortadır. Yani bir kazada suç sizdeyse ve karşı tarafın arabasına ya da canına zarar verdinizse, bu sigorta devreye girer.
Ama dikkat! Bu sigorta sadece karşı tarafı korur. Kendi aracınızda oluşan hasar, sizin sağlık giderleriniz, hatta park halindeyken meydana gelen zararlar bu kapsama dahil değildir. Yani bir anlamda bu sigorta, “Ben başkasına zarar verirsem ödeyeyim.” sigortasıdır. Arabanız hurdaya dönerse? O, tamamen sizin sorununuz…
Erkeklerin Stratejik Bakışı: “Risk Hesabı Yaptım, Yeterli Gibi…”
Erkekler bu konuda genelde bir risk analisti gibi davranır. “Yılda kaç kilometre yapıyorum?”, “Kaza ihtimalim nedir?”, “Prim fiyatı ne kadar?” gibi sorularla konuyu Excel tablolarına dökebilirler. Hatta bazıları şöyle der:
— “Ben dikkatli sürerim kardeşim, zorunlu sigorta bana yeter.”
Bu yaklaşım mantıksız değildir, ama fazlasıyla iyimserdir. Çünkü trafikte sadece siz yoksunuz. Başkasının hatası da sizin masrafınız olabilir. O zaman “Ben dikkatli sürerim” sözü, “Ben yağmur yağmaz sanıyordum ama sağanak bastırdı” cümlesine döner.
Stratejik erkek kafası için belki zorunlu sigorta bir “minimum yatırım” gibi görünebilir ama gerçek hayatta minimum yatırım bazen maksimum masrafa yol açabilir.
Kadınların Empatik Yaklaşımı: “Ben Sadece Arabayı Değil, Kendimi de Korurum”
Kadın sürücüler açısından mesele genellikle biraz daha geniş perspektiflidir. Çünkü onlar sadece arabayı değil, arabada taşıdıklarını da düşünür: Çocuk koltuğundan alışveriş poşetine, anne-baba ziyaretine kadar her detay bir sigorta sebebidir.
Bir kadın sürücü şöyle diyebilir:
— “Benim aracımda can taşıyorum, sadece karşı tarafı değil kendimi de güvenceye almalıyım.”
İşte bu yüzden kadın sürücüler genellikle zorunlu sigortayla yetinmez, ek teminatlar, kasko gibi daha kapsamlı çözümlere yönelir. Çünkü onlar için sigorta bir “yasal zorunluluk” değil, bir “iç huzuru” meselesidir.
Gerçek Dünya Senaryosu: Bir Kaza, Bin Pişmanlık
Diyelim ki bir gün küçük bir dikkatsizlikle direğe çarptınız veya biri gelip park halindeki arabanıza çarptı. Zorunlu trafik sigortası bu durumda ne yapar? Hiçbir şey. Çünkü ortada karşı taraf yoktur veya siz zarar görmüşsünüzdür. Bu noktada “keşke kaskom da olsaydı” cümlesi ağzınızdan kaçabilir.
Kısacası zorunlu sigorta, minimum yasal yükümlülüğünüzü yerine getirir ama sizin gerçek ihtiyaçlarınızı karşılamaz. Onu, sadece arabayı çalıştıran ama konforu olmayan bir “temel paket” gibi düşünebilirsiniz.
Düşünmeye Davet: Minimumla Yetinmek Mi, Maksimumu Garantilemek Mi?
Şimdi bir düşünün… Hayatınızda başka hangi alanda sadece “asgari” ile yetiniyorsunuz? Telefon alırken “en ucuzu olsun yeter” diyor musunuz? Ya da ev kiralarken “duvarı olsun yeter” diye düşünüyor musunuz? O zaman neden aracınızı, kendinizi ve sevdiklerinizi de sadece “asgari” ile koruyasınız ki?
Siz hangi taraftasınız? “Ben minimumla yaşarım.” diyenlerden mi, yoksa “Güvenliğimden ödün vermem.” diyenlerden mi? Yorumlarda buluşalım ve birlikte karar verelim: Sadece zorunlu trafik sigortası gerçekten yeterli mi? Yoksa hayat, biraz daha fazlasını mı hak ediyor?